Translate

17 Ocak 2016 Pazar

Dimension W


İsim: Dimension W, ディメンション ダブリュー

Tür: Bilim Kurgu, Seinen

Yayınlanma Tarihi: 10.01.2016

Bölüm Sayısı: 12

Orijinal Eser: Iwahara Yuuji (Manga)

Yönetmen: Kamei Kanta

Senarist: Suga Shoutarou

Başlıca Seiyuular: Ono Daisuke (Mabuchi Kyouma), Ueda Reina (Yurizaki Mira), Ishida Akira (Albert Schumann), Suzuki Eri (Elizabeth Greenhough- Smith), Marie (Saito Kimiko), Nakamura Yuuichi (Loser), Matsuoka Yoshitsugu (Koorogi)

Firma/Stüdyo: Studio 3Hz

Müzik: Shiina Go, Fujisawa Yoshiaki

Açılış: Genesis – STEREO DIVE FOUNDATION

Kapanış: Contrast – Fo’xTails

Yeni çıkan animeler arasında artık çok seinen göremiyoruz mu diyordunuz? O zaman tekrar düşünün. En azından, belli başlı seriler dışında pek da parlak gözükmeyen 2016 kış sezonu, yayımlanan her biri farklı türdeki üç adet seinen serisiyle bu memnuniyetsizliğinizi şimdilik giderecek gibi gözüküyor. Bu üç seriden her biri kendince bir potansiyele sahip ancak bilim kurgu söz konusu olduğunda sezonun aynı türdeki diğer yapımlarına olgunluğuyla fark atıp; pek çok artıya sahip ilk bölümüyle dikkatleri üzerinde toplayan Dimension W’yu, “Bu da böyle bir seri işte.” diyerek geçmem mümkün değil.







Bilim kurguyla seinenin birleşimini her zaman sevmişimdir; bu yüzden Dimension W en başından beri sezon içinde öncelik verdiğim serilerden biriydi. Bu önceliğe sahip olmasının bir nedeni ise serinin yapım kadrosunda bir araya getirdiği isimler. Öncelikle animenin uyarlandığı manganın yaratıcısı Iwahara Yuji, Darker Than Black animesinin karakter tasarımlarına ve Darker than Black: Shikkoku no Hana mangasına imzasını atan isim. Haliyle Iwahara’nın tarzını bilip Dimension W’nun ilk bölümünü seyredenler arasında serinin atmosfer olarak nasıl da Darker than Black’e benzediği üzerine pek çok muhabbet döndü. Tabii muhabbetlerin bir sebebi de Darker than Black hayranlarının, belli bir kesimce hiç sevilmeyen ve pek de kazandırmayan ikinci sezon ardından gelecek bir devam haberinden umudu kesip yeni arayışlara çıkmaları da olabilir.

Kadroya döndüğümüzde karşımıza çıkan ikinci isim ise serinin yönetmen koltuğunda oturan Kamei Kanta, kendisi günlük hayat temalı serilerin en başarılılarından Usagi Drop’un yönetmenliğini yapmış. İlk bölümde sergilenen görselliğin mimarı sanat yönetmeni ise Takeda Yuusuke Higashi no Eden, Seirei no Moribito, Hal, Guilty Crown, Sword Art Online gibi animelere adını yazdırmış. Oregairu serileri, Uchouten Kazoku gibi yapımların senaryoları üzerinde çalışan Suga Shoutarou ise bahsetmek istediğim son kişi ve Darker than Black: Kuro no Keiyakusha’nın yapım kadrosunda da senarist olarak yer almış.






Gelelim Dimension W evrenine. Aslında serinin ilk bölümü tam da bize yabancı olduğumuz bu evrenden bir kesit sunuyor. Sunulan bu kesitteki gelecekte ise görünüşe göre dünyadaki bitmeyen enerji sıkıntısının çözümü bulunmuş; algıladığımız X, Y ve Z boyutları haricinde var olduğu 2036 yılında kanıtlanan W boyutunda hem de. W boyutunun ortaya çıkışından yıllar sonra dünyanın altmış yerine New Tesla Energy şirketi tarafından inşa edilen dev kuleler kurulmuş. Bu kuleler yardımıyla boyuttaki enerjinin stabil tutulması; aynı zamanda yeryüzünün her yerine dağıtımı sağlanıyor ve kurulu bu sisteme de Sekai System (Dünya Sistemi) deniyor. Uygarlığın ilerlediği yolu tamamen farklı bir yöne çeviren ve devrim niteliği taşıyan Sekai System’de enerjinin çekilmesi için ise “coil” adı verilen boyutlar arası elektromanyetik indüksiyon cihazları kullanılıyor. Tabii günümüzde de olduğu gibi insanların tümünün yasalara uymasını sağlamak imkansız; haliyle de illegal coiller devletin başını ağrıtmaya başlamış durumda. Üstelik sistemin kurucusu Doktor Shido Yurizaki de kayıplara karışmış. Bu noktada sistemin yeterince ilki çekici şekilde ama teknik detaylara fazla zaman ayrılmadan anlatıldığını düşünüyorum. “W boyutunun algıladığımız diğer boyutlardan farkı nedir ki sınırsız enerji kaynağı olarak kullanılabiliyor?” sorusu izleyicilerin aklını kurcalayabilir pekala. Ayrıca algılayamadığımız bir boyutun kartezyen koordinat sisteminde X’in uzantısı olarak gösterilmesi ne kadar mantıklı bilemiyorum.

Mabuchi Kyouma ise böyle bir evrende eski alışkanlıklarına bağlılığını sürdüren, aslında eskiye bağlılıktan da öte coiller ile şekillenen bu yeni dünyayı kabul etmeyen orta yaşlı ve cool ana karakterimiz. Öyle ki benzine uygulanan verginin yüzde dörtyüzleri bulduğu ve elektriksiz araçlara yaklaşık üç yıl ömür biçildiği bir dünyada “oldschool” takılmakta diretiyor kendisi ve çalıştığı araba atölyesi dışında bir yandan da Marie’den aldığı talimatlar doğrultusunda yasadışı coilleri toplayarak yaşamını sürdürüyor. Ve bir gün, her zaman aldıklarından farklı olmayan bir iş üzerindeyken kader yolunu serinin ana karakterlerinden diğeri, Mira ile buluşturuyor.





Mira’nın o sahneden öncesinde gösterildiği üzere “babasıyla” yalnız yaşayan sıradan bir genç kız olduğu düşünülebilir ama tabii ki işin aslı bu olsaydı serimiz belki şimdi olduğununun aksine biraz sıkıcı olurdu. Bu yüzden Mira ve babası hakkında ilginç birkaç şey öğrenmek istiyorsanız ilk bölümü izlemenizi tavsiye ederim. Fakat şunu söyleyebilirim ki Kyouma ve Mira’nın yolları bölümdeki gelişmelerin ardından bir süre daha ayrılmayacak gibi. Özellikle Kyoumanın coiller karşısında takındığı tavır ve Mira hakkındaki gerçek söz konusu olduğunda ikilinin bu beraberliği hakkında bekleyecek çok şey olduğu kuşkusuz.

Serinin Studio 3Hz imzalı animasyonlarını ise ayrıca övmek lazım. Bir kere izlediğimiz bölüm boyunca karşımıza çıkan tarzda biraz Bones çizgisi yok değil gibi geliyor bana. Ayrıca dövüş sahnelerinde özellikle öne çıkan akıcılığı izlemek çok zevkli. Açıkcası stüdyo hakkında anlatacak pek bir şey yok çünkü stüdyonun Dimension W öncesinde çıkan tek diğer animesi Sora no Method’tu; o da görselliği ile ön plana çıkmıştı. Bunun dışında animasyon adı altında benim için çok şey ifade eden CGI kullanımı ise tam ölçüsünde ve diğer animasyonlarla gözü rahatsız etmeyecek şekilde güzel bütünleşmiş. Stüdyo 3Hz yanında bu görevi üstlenen Orange’ı da tebrik etmek lazım bu sebeple.



Güzelliğinden bahsetmeden geçemeyeceğim bir şey de açılış. Bu aralar ana karakterlerin temadan farklı şekilde dans ettiğini gördüğümüz açılışlar moda oldu sanki. Death Parade, Subete ga F ni Naru gibi dikkatimi özellikle çeken serilerden sonra Dimension W’de de Kyouma’yı müziğin ritmiyle salınırken görüyoruz. Söyleyeceğim tek şey bu değil elbette, açılıştaki araba sahnesini animasyonlarıyla çok hoş buldum. Müzik desen Gangsta.’nın açılışında da dinlediğimiz STEREO DIVE FOUNDATION, Genesis isimli şarkılarıyla yine iyi iş çıkarmış; sezonun bolca dinlenecek açılışlarından biri olmuş kesinlikle. Kapanışın ise ondan çok eksik kalır yanı yok.



Seiyuu kadrosu deyince de Kyouma’yı seslendrien Ono Daisuke’nin varlığı yetecektir muhtemelen. Ueda Reina ise Ono Daisuke’ye nazaran daha az tecrübeli bir seiyuu ama Mira ile performansının kulağa kötü gelen bir tarafı yok. Albert Schumann’ı seslendiren Ishida Akira ve Loser’a sesiyle hayat veren Nakamura Yuuichi’yi de ekleyince seiyuu kadrosunun erkek tarafı güçleniyor. Seriye sonradan katılacak karakterler olacaktır elbette; bu durumda yeni gelecek isimleri merak etmemek elde değil.

Yazının en başında dediğim gibi, bu sezon öne çıkan üç seinen var. Elbette her türün izleyicisi de ayrı. Psikolojik-gerilim ve gizem peşinden koşanları Boku dake ga Inai Machi’ye alalım; korku türü sevenler için ise önerimiz Ajin olabilir mesela. Bilim kurguya gelirsek… Sezonda, sayıca fazla olan bu tür içinde sezona damgasını vuracak seri Dimension W olacaktır. Serinin seinen olması hitap ettiği kitleyi daraltabilir. Ayrıca muhtemelen listelendiği gibi on iki bölüm ardından sona erecek ve devam sezonuna sahip olmayacak; bu da hikayenin işleyişini nasıl etkiler bilinmiyor. Yine de bu faktörler füturistik yönden tatmin edici olacağının sinyalini ilk bölümü itibariyle sıkça vermiş Dimension W’yi sezondaki iddialı yapımlar arasına sokmama engel değil kesinlikle.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder