Translate

20 Ocak 2016 Çarşamba

Shouwa Genroku Rakugo Shinjuu


Diğer İsimler: 昭和元禄落語心中

Tür: Drama, josei

Yayımlanma Tarihi: 08.01.2016

Bölüm Sayısı: 13

Yönetmen: Hatakeyama Mamoru

Senaryo: Kumagai Jun

Firma/Stüdyo: Studio DEEN

Orijinal Karakter Tasarım: Kumota Haruko

Karakter Tasarım:
Hosoi Mieko

Müzik: Shibue Kana

Müzik Yapım: Starchild Records

Ses Yönetmeni:
Tsujitani Kouji

Ses Yapım: DAX Production

Başlıca Seiyuular: Seki Tomokazu (Yotarou), Ishida Akira (Hachidaime Yuurakutei Yakumo), Kobayashi Yuu (Konatsu), Yamadera Kouichi (Yuurakutei Sukeroku), Hayashibara Megumi (Miyokichi)

Açılış: Hayashibara Megumi – Usurahi Shinjuu

Kapanış:
Herhangi bir kapanış şu an için duyurulmadı.



Hikayesinin temel taşı olan sanat dalıyla bilhassa ilgimi çeken Shouwa Genroku Rakugo Shinjuu, josei animeleri özleyenleri sevindirebilecek başarılı bir giriş yapıyor bence.

Mangaka Kumota Haruko’nun ödüllü mangası Shouwa Genroku Rakugo Shinjuu’nun anime uyarlaması olarak karşımıza çıkan serinin ilk bölümü, daha önce yayımlanan iki ovanın birçok sahnesinin kırpılmasıyla, yaklaşık 45 dakikalık bir özel bölüm mahiyetinde karşımıza çıkıyor. Vakit sıkıntısı nedeniyle adamakıllı izleyemediğim ancak hızlıca göz gezdirme şansı bulduğum ovalarla serinin ilk bölümü arasında animasyon açısından pek bir fark olmadığını söyleyebilirim. Ancak iş seiyuuların ses performanslarına geldiğinde, ilginç olarak aynı seiyuular tarafından farklı performansların ortaya konduğunu söyleyebilirim. Zira iki formatın da daha ilk dakikalarında özellikle Yotarou’yu seslendiren Seki Tomokazu’nun ses performansları arasındaki fark direkt kulağa çarpıyor. Birinde daha heyecanlı Yotarou duyarken (OVA); diğerinde nispeten daha sakin bir Yotarou ile karşılaşıyoruz. Bu ilginç noktaya değindikten sonra serinin ilk bölümü hakkındaki düşüncelerime geçecek olursam, fark ettiğim ilk şey uzun zamandır böyle bir animeye ihtiyacım olduğuydu.





Bölümü elimden geldiğince kısa bir şekilde özetleyecek olursam; mahkumiyet hayatını geçirdiği hapishaneye gelerek gösteri yapan rakugo üstadı Yakumo’nun sahnelediği “Shinigami” isimli oyundan fazlasıyla etkilenerek bunu aşk derecesine vardıran Yotarou’nun bu aşkla, bu şevkle beraat eder etmez Yakumo’yu bulup çırak olmak istemesiyle başlıyor bölüm ve daha başlangıçta üç önemli karakterin kişilikleri hakkında bilgi sahibi olmaya başlıyoruz. Örneğin; daha bölümün en başında yaşlı hapishane görevlisinin Yotarou’nun çıkış işlemlerini hallederken hapishanedeki geçmişine, davranışlarına vurgu yaparak, “Sen nasıl daha önce beraat etmedin? Kefaletini ödeyecek biri yok muydu?” gibi sözlerinden Yotarou’nun karakteriyle alakalı önemli ipuçları elde ediyoruz. Yotarou iyi niyetli, saf hatta biraz da çocuk ruhlu biri olarak karşımıza çıkıyor. Yanında çırak olmak istediği Yakumo ile karşılaşınca da çocuksu ruhu ortaya çıkıyor ve bu, acayip derecede kendinizi Yotarou’ya yakın hissetmenize, annelik, ablalık veya babalık, abilik vs. duygularınızın kabarmasına sebep oluyor.



Yotarou sayesinde tanıştığımız Yakumo ise Yotarou’nun bu davranışları karşısında sanatçı kimliğinin getirmiş olduğu asillikten ve ağırlıktan ödün vermese de Yotarou’nun gidecek bir yeri olmadığını öğrendiğinde tıpkı bizde olduğu gibi babacan bir sevecenlik az da olsa kendini gösteriyor ve Yotarou’yu yanına almaya karar veriyor. Bu arada unutmadan hemen eklersem; Yotarou’nun ismi Yakumo tarafından konuluyor. Yotarou’nun hal ve hareketlerine bakarak rakugo sanatında kullanılan ve aptal, budala gibi anlamlar ihtiva eden “Yotarou” kelimesini kullanıyor.




Yotarou ve Yakumo eve vardıklarında bir diğer baş karakterimiz Konatsu ile karşılaşıyoruz. Bir kadın olmasına rağmen rakugo sanatına ilgi duyan Konatsu’nun bunu, yanında kaldığı Yakumo’dan sakladığına ve dahi Yakumo’ya karşı sert bir tavır takındığına şahit oluyor ve daha sonra bunun vefat etmiş babası Yuurakutei Sukeroku ile bağlantılı olduğunu, Sukeroku’nun da tıpkı Yakumo gibi ünlü bir rakugo üstadı olduğunu ve hatta bu ikisinin aynı rakugo ustasının öğrencisi olduğunu öğreniyoruz. Bu noktadan itibaren Yotarou’nun, ustası bellediği Yakumo’nun rakugo eğitimi konusundaki ilgisizliğine rağmen nasıl çabaladığını, Konatsu’nun da bir nevi bu açıktan yararlanarak babası gibi rakugo yapması konusunda gösterdiği kısmi çabayı ve Yakumo’nun tüm bunlara karşı takındığı sabırlı, ağır tavırlara ve aslında içinden az da olsa bu durumdan hoşnut olmadığına şahit oluyoruz.



Nasıl da uysal Yotarou. :)

Yotarou’nun inişli çıkışlı tavırları dışında sakin bir havada ilerliyor bölüm. Yotarou’nun bu çocuksu hareketleri ise bazen güldürüyor bezen ise hüzünlendiriyor. Yotarou’nun hareketlerine bağlı olarak çoğunlukla ağır tavırlar sergileyen Yakumo ile aralarında yukarıda da değindiğim üzere baba-oğul ilişkisini andıran durumlar karşımıza çıkıyor ki ovalara hızlıca bakmama rağmen gördüm ki bu durum ovalarda birazcık daha fazla. Yotarou ve Yakumo arasında yüreklerde hissedilebilen bu sıcacık ilişki bir başka şekliyle Konatsu ve Yotarou ilişkisinde de karşımıza çıkıyor. Yakumo’nun tabiriyle tam bir erkek fatma olan Konatsunun, biraz zorba ve huysuz gibi gözükse de kısa bir sürede Yotarou’ya alıştığını ve onun için endişelenmeye başladığını görüyoruz ve bu sefer bir abla-kardeş ilişkisinin verdiği sıcaklık dolduruyor içimizi. Bu noktada, Yotarou ve Konatsu arasındaki bu ilişkinin, ileride aşka dönüşmesi muhtemel bir ilişki olduğunu da belirteyim hemen.






Yotarou’nun içinde bulunduğu ilişkiler genel olarak iyiyken; daha önce de değindiğim üzere Konatsu ve Yakumo arasındaki ilişki pek de öyle değil. Bir takım sebeplerden ötürü Konatsu, babasının ölümünden Yakumo’yu sorumlu tutuyor ve bu yüzden Yakumo’yu geçmeye çalışıyor. Ancak cinsiyetinden ötürü bunu yapamayan, bir yerde kendisinin de belirtmiş olduğu üzere erkek olarak dünyaya gelmediğinden, Yotarou’yu babasının tarzına ısındırmaya ve onu bu tarza yönlendirmeye çalışıyor. İlk bölüm, genel hatlarıyla bunlara paralel bir seyir izlerken; Yakumo’nun Yotarou ve Konatsu’ya geçmişte yaşanan olaylara ışık tutacak bir hikaye anlatmaya hazırlanmasıyla, bir diğer bölümün veya bölümlerin ne ile ilgili olacağına ışık tutacak şekilde sona eriyor.


Ana hatlarıyla değinmeye çalıştığım ilk bölümün hikayesi tabii ki bunlardan daha fazlası. Ancak ilk bölümün uzunluğu sebebiyle bazı yerleri kısa kesmek durumundayım ki bu uzunluk durumu bazı izleyicilerin sıkılarak sonuna kadar bölümü izlemesini engelleyebilir. Buna ek olarak bölümde yer alan yaklaşık 10-15 dk uzunluğundaki Yotarou tarafından sahnelenen rakugo gösterisi de ben her ne kadar sonuna kadar zevkle izlemiş olsam da yine uzunluğu sebebiyle bazı izleyicileri sıkabilir. Yine burada değinmek istediğim bir diğer nokta da rakugo ve meddahlık arasındaki benzerlik. İki türde de karşımıza tabir-i caizse tek kişilik dev bir kadro çıkıyor. Meddahlıkta da meddah, çeşitli kılıklara bürünür, karşı cinsin veya başka bir ırktan birinin taklidini yapar vs. Bunun için sadece bir tabure, bir baston ve bir mendile ihitiyaç duyarak bu azıcık malzeme vasıtasıyla tüm tiyatral yeteneğini ortaya koyar. O mendil yeri gelir sofra örtüsü, yer gelir baş örtüsü olur; o baston yeri gelir tüfek olur vs. Animede gösterilen rakugo gösterilerinde de buna benzer olarak sanatçı bir yelpaze kullanmakta. Bu yelpaze de izlerken göreceğiniz üzere bazen sopa, bazen sigara v.s olarak karşımıza çıkmakta. Gerisi de tıpkı meddahlıkta olduğu gibi tiyatral yeteneklere kalmakta. Animede anlatılan hikayelerin içeriğine de şöyle bir değinirsem öyle çok yabancılayacağımız cinsten hikayeler değil bunlar. Shinigami isimli hikayeye anime manga dünyası vasıtasıyla olan aşinalığımız bir kenara Yotarou’nun sergilediği “Dekigokoro” isimli oyundan ufak dersler bile çıkarabiliriz. Bu sebeple komik olmasının yanında merak duygusunu da tetikleyen “Dekigokoro” hikayesinde uzunluğu sebebiyle sıkılacaklar yanında seveceklerin de çok olacağını düşünüyorum.



Bu seri için önemli bir unsur olan seiyuu performanslarını ise çok beğendiğimi belirtmeliyim. Özellikle birçok kılığa bürünen hikayecilerin yer aldığı bir animede seslendirenlerin de o farklı kılıkları insana hissettirmesi gerekir. Seki Tomokazu (Yotarou) ve Ishida Akira (Yakumo)’yı bu konuda başarılı bulduğumu söylemem gerek. Animasyonlara gelirsem; karakter tasarımlarını çok beğenmekle beraber, bölümü izlerken çevre tasarımlarına pek dikkat edemediğimi itiraf etmem gerek. Genel anlamda soluk, göze batmayan, gerçekçi renklerin animeye hakim olduğunu söyleyebilirim. Çevre tasarımlarına pek dikkat edemedim desem de ikinci ovaya karşılık gelen animenin sonlarında karşımıza çıkan tiyatro salonunun kar yağışı altındaki görüntüsü muhteşemdi diyebilirim. Ayrıca animenin, modern hayata geçişin yanında, eskiden kalma geleneksel izlerin de kısmen göze çarptığı Shouwa Devri’ni güzel bir şekilde yansıttığını düşünüyorum. Buna paralel olarak müzikler de döneme ve rakugoya uygun müzikler kullanılmış. İlk bölümde kapanışta karşımıza çıkan Hayashibara Megumi’ye ait olan “”Usurahi Shinjuu” isimli açılış parçasına ise bayıldığımı söyleyeyim hemen.

Josei türünün diğer örneklerinde de karşılaştığımız üzere gerçekçi bir yapıya oturtulmuş Shouwa Genroku Rakugo Shinjuu animesi sahip olduğu olgun hava ile böylesi bir animeye hasret kalanların yüzlerini güldürebileceğini ilk bölümüyle ortaya koyuyor. İlk bölümüyle benden yüksek puan alan Shouwa Genroku Rakugo Shinjuu umarım ilerleyen bölümlerde bu seyri bozmaz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder